4 Mart 2012 Pazar

İlk Giden

Öldük, ölüyoruz. Bir döngünün içine saplanmış, öldüktükten sonra yaşamaya devam ediyoruz.

Bir şeyleri yanlış yaparak büyüyor, hiçbir işi tamamlamadan ölüyoruz. Sonra soruyorlar 'Nasıl bilirdiniz?' diye. Herkes 'iyi bilirdik' diye dışa vuruyor içindekileri. İçlerindekiler ise bambaşka halbuki. İçlerinden 'Hiçbir işi tam yapmadı ki, nasıl bilelim?' diyorlar belki. Haklılar.

Belki de çoğu ölümümü bekliyordu, 'Artık ayakbağından başka bir şey değil' diyorlardı belki. Yerimden kalkamıyor oluşum benim suçum mu? Bedenime hükmedemiyor oluşum? İçeceğim suyu bile kendim alamaz, yemeğimi kendim yiyemezken, kurduğum birkaç cümle insanları neden bu kadar rahatsız eder ki? Tüm gün yatarken, yanıma gelen insanlarla birkaç kelime etmem ve onlar gittikten sonra kendimle konuşmamın nesi yanlış anlamıyorum.

Ölüyorum. Kurduğum son birkaç cümleyi fazla görmemelisiniz.

Öldüm, geride hiçbir şey bırakmadım belki. Belki bir kaç anı sadece, hatırlayanların 'Ne adamdı be' diyebileceği ama iyi mi kötü mü anlamına geldiği bilinmez bir 'Ne adamdı'

Gidişimden sonra, ardımdan ağlayan olacak mı merak ediyorum. Göz yaşları benim için de dökülecek mi acaba. Ben tüm gün yatarken, bana bağırıp çağıran insanlar gidişimin ardında ağlayacaklar mı? Yoksa 'Sonunda!' mı diyecekler?

Büyükbabamı her zaman uzaktan gördüm, yakından tanımadım. O 'dede-torun' ilişkimiz olmadı hiç. Belki biraz idealist, belki de yarım akıllı biriydi ama hep kendi istediklerini yapmıştı hayatında, insanları incitmiş olsa da.

Kişi her ne yapmış olursa olsun, öldükten sonra gözyaşlarını hak ediyor.

Bugün, ilk defa, ailemden birini kaybettim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder