31 Aralık 2012 Pazartesi

Papatya Oyunu: Seviyorum - Sevmiyorum

Seni gerçekten seviyor muyum yoksa sevmem gerektiğine mi inanıyorum bilmiyorum. Boşluktaki duygularımı sana bağlayıp düşmelerini mi engelliyorum acaba ya da en kötüsü seni seviyor muyum? Cevabını bilmediğim sorularım ve yorulmuş duygularım var. 'Anlat rahatlarsın' kafasına ulaşmadan, ufak ufak kurtulayım istiyorum. Olmayacak duaya amin demeden, kendi bindiğim dalı kesmeden ineyim istiyorum ağaçtan.

Sadece bir takıntı mısın yoksa gerçek misin öğrendiğim zaman geç olmasın mesela ya da daha önce yaptığım saçmalıklarda ki gibi daha iyi biri geldiğinde biter misin yoksa?

Bitme. Ya da bit. Dedim ya olmayacak duaya amin demek istemiyorum bu sefer. Bu sefer boşu boşuna zamanımı harcamak istemiyorum.

Kendini anlatmakta zorlanmayan biri olarak, kendimdeki seni anlatırken saçma sapan cümleler kuruyorum ya da kuramıyorum daha doğrusu. Çok fazla yazmak isteyip, kelimeleri doğru sıraya koyamadığım zamanlardan nefret ediyorum.

İnsan gülümsemesini sevdiği birinden nasıl kaçar?

23 Aralık 2012 Pazar

Gittim ama Döndüm mü?

Unuttum.

Hissizleştim.

Başka oldum.

Dışarı çıkıp bağırmak istiyorum ama dışarısı soğuk. En iyisi oturmaya devam edeyim.

Başladığım şeyleri bitirmeye çalışıyorum. Başlamadıklarımı yarım bırakmaya. Ne kadar çok yarım kalmış planım var.

O gitti diye kendimi terk ettim. Yerime yedek oyuncuyu girmiş, geri dönemiyorum.

Konuşacak birisi olsa dinlerim çünkü anlatacak hiçbir şeyim yok ama çok iyi dinlerim, emin olabilirsin.

Romantik sözleri anlıyorum ama konuşamıyorum. Belki de burdan kaybediyorum.

Kendimi bir yere ait hissetmiyorum. Atalarıma döndüm, konar göçer hayatı benimsedim.

Anlatamadığım duygularım var. Harflere dökersem, kendimden tekrar kaçarım diye korkuyorum.

'Seni seviyorum' demek istediğim insanlar var.

1 Aralık 2012 Cumartesi

Ders Çığırtkınlıkları

  • Ben soruya bakmam, okurum. Tercih meselesi sonuçta.
  • Beynim arada duruyor. Adeta çalışmıyor. Gerçi genelde çalışmamayı tercih ediyor ama o ayrı mesele.
  • Türk harflerini bütün dillerde kullanıyoruz ya la. Türkçe yazıp Zamundaca bile okuyoruz. Çoilginç bence.
  • Zaytung muhabiri olsam haber yapamam, yapsam bile gülemem, gülsem bile ağlayamam. Neden ağlamam lazım onu bilmiyorum ama.
  • Fırat gibi çocuğum olsa camdan atarım, iner aşağı tutarım. Top gibi bişey sonuç olarak.
  • Bu bilgiler ışığında artık deliği tutturmamız lazım.
  • Montla sıç. Bi dene yani. Olursa ben de denerim, ondan.
  • Gözlük çok ilginç bir icat. İnsanın görüntüsü HD kalitesine geçiyor. Görme yetisi değil ama insanın görünme kalitesi. Bu ince bi ayrıntı işte, herkeşler bilmez. Bilseler herkeş olamazlar zaten.
  • 21 Aralığa kadar yaşayın lan, sonra ölcez.
  • -Gidiyom ben. +Nereye doğru?
Önemli Uyarı: Yukarıdaki saçmalıklar sadece birer saçmalık olup, ders esnasında uyumak istenmemesi sonucu zaman geçirmek için yazılmış şeylerdir ve hiçbir 'ay salak bu' yargılamaları sınırları içine girmemektedir.
  • Roman yazsam kitap olur ama kitap yazsam roman olur mu bilmiyorum.

20 Kasım 2012 Salı

Dexter

Everyone wants an Argentina. A place where the slate is wiped clean.

But the truth is, Argentina ... is just Argentina.

No matter where we go, we take ourselves and our damage with us.

So is home the place we run to or is it the place we run from... Only to hide out in places where we're accepted, unconditionally. Places that feel more like home to us...

Because we can finally be who we are.

Dexter Morgan
____________________________________________________

Love can be inconvenient, perhaps inappropriate. It can be dangerous. Make us do things we wouldn't dream of doing.

But wrong?

That just depends on where we end up,
doesn't it?

Isaak Sirko

13 Kasım 2012 Salı

Dip Not

Bazen hapşırmam gerekirken hapşıramıyorum. İçimde patlıyor, burun gıdıklıyor. Hiç hoş olmuyor.
Söylemek isteyip söyleyemediğim cümleler de, içimde patlayan hapşırıklar gibi.

Geçtiğim sokakların isimlerine bakıp, 'Ne güzelmiş' diyorsam orayı benimsemiş, sevmişim demektir.
Burada kaldığım yerin hangi sokakta olduğunu bile bilmiyorum.

Kendime çizdiğim sınırlarım ve takıntılarım olmasa çok daha mutlu bir insan olabilirdim.
İtiraf ediyorum, obsesifin önde gideniyim.

Ben saçmaladığımda insanlar gülmeli, beni yargılamamalı.
Çünkü komiğim ben.

Hayatıma gerçek kişilikleri sokmamamın nedeni egomla büyük bir aşk yaşıyor oluşum.
Eğer biri gelip onun yerini alırsa, işler çirkinleşebilir. İşler derken kendimden bahsediyorum, yanlış anlaşılmasın.

İtiraf etmeliyim ki gerçeklerden bahsediyorken sıkılıyorum. Zaten farkındayken neden bir de konuşayım ki?
Beni bıraksanız da ben hayallerimi gerçekleştirsem?

18 Ekim 2012 Perşembe

Bugünlerde Çok Platonik Aşığım

Nasıl yani?

Bildiğin öyle hissediyorum. Sakın yanlış anlaşılmasın ama öyle 'ölüyorum lan' gibilerinden değil. Bildiğin eğlenceli olanından. He eğlenceli olanını siz bilir misiniz onu bilemiyorum işte.

Böyle sanki aşık olmuşum da yeniden, suratımda yine o salak gülümseme varmış gibi hissediyorum. Hadi yapmayın şimdi, hepimiz o salak gülümsemeyi biliriz. Sebepsizce, durduk yere gülesi gelir insanın falan, sırıtır amaçsızca. Çok ilginç aslında. Dışarıdan bakan biri için çok saçma bi görüntü ayrıca, bence. 'Ay ben gülerim'

Lan yoksa?

Yok be, yeniden aşık olmak... Aslında hazırım biliyor musun buna? Ayrıca bunu o kadar zaman sonra söylüyorum ki bana bile tuhaf geldi.

Sevgilisi var abi o kızın.

Ayrıca gülüşümle insan güldürebiliyorum.

5 Ekim 2012 Cuma

Bazen Bahtsız Bedevinden Beterim

Evet, 'Mutluyum diyodun, nerden çıktı şimdi bu?' diyenleri duyar gibiyim. Haklı sayılabilirler. Durumla çok ters aslında farkındayım. Çok dandik bi adama dönüştüm gibi hissediyorum zaten, sorma o yüzden. He ama hala mutluyum orası ayrı.

Hani bi t-shirt görürsün ve 'Evet, bu. Bu olmalı' dersin ya hani, ilk görüşte beğenmişsindir, ilk andan içine sinmiştir hani, 'Almalıyım kesinlikle' olursun falan. Bunu herkes bilir. He işte, o t-shirtün senin bedenin için olanının kalmamış olduğunu düşün. O an hissettiklerin ya da hissettiklerim. Kendi adıma konuşmam gerekirse, 'Yok' cevabını aldığımda anda çıkar giderim oradan. Büyük bir hüsranla birlikte. İşte tam olarak böyle zamanlar yaşıyorum.

''- Aaa ne güzelmiş.
+ Yok abi ondan.

- Oha, çok iyi be.
+ Kalmadı abi ondan.

- Kesinlikle geliyorum.
+ Kontenjan dolu be abi.''

İşte, tam anlatamamış olsam da, hayatım bunun gibi şeylerle dolu hep bu aralar. Ama ben son zamanlardaki çakma pollyanna tarzımı bozmayıp, devam ediyorum.

BEN MUTLUYUM ULAN!

21 Eylül 2012 Cuma

Kabulleniş vs Mutluluk

Uzun zamandır hiçbir şey yazmamışım ama bu  'Ne yazsam bilemiyorum'lardan değil. Yazmak içimden gelmiyor, aklımın ucundan bile geçmiyor. Kendimi bu kadar çabuk tüketebileceğimi düşünmedim hiç açıkçası ama bitmişim sanırım.

Hayatımla barıştıktan sonra daha mutlu ve pozitif bir insan olduğum gerçeğini kabullenmiş durumdayım. Pollyannacılık değil bu dediğim, hayır. Eldekiyle yetinme yeteneğini edinmekle ilgili ve hayata 'Evet amınakoyim şu anda benim hayatım bu ve bunu güzel yaşamak zorundayım.' demekle.

'Hayatım daha ne kadar kötü olabilir?' sorusunu sorup, etrafında gördüğün cevaplara bakıp, 'Daha kötüsü olabilir' demekle ilgili.

Kendi isteklerin dışında kalan, kişinin çevresinde gelişen onunla alakasız olaylara kulaklarını tıkayıp, aldırış etmemekle ilgili.

İstediğini soruya cevap verip, istemediğini duymamakla alakalı.

Söylenen sözlere istediğin cevabı anında verebilmekle ilgili.

Yaşını yaşamak istemekle ilgili.

Kendini büyük değil, küçük görmekle ilgili.

Hoş bulduk.
Aktuğ ben, nasılsın?

23 Temmuz 2012 Pazartesi

Freedom

Yaptım. 

Asla tekrar yapmayacağım dediğimi yaptım. Kendime söz verdim tekrar. 'Bu defa son' 

Rahatladım. İçimde tutmaktan yorulduklarımdan tek seferde kurtulmaktan memnunum. Hayır, pişman değilim. Bu sefer pişman değilim.

Mutlu olabilirdim, olamadım. Sorun değil. Çünkü mutsuz değilim. 

Beklemediğimin gerçekleşmesini umdum, beklediğim oldu. Şaşırmadım. Daha önce yaşamıştım.

Artık özgürüm.

20 Temmuz 2012 Cuma

Gelme

Her şey o kadar güzelken geliyosun ki, bütün o düzeni mahvedip, planları yıkıyorsun.

Uzaklaşmanı bekliyorum, gidiyorsun sanıyorum, artık yoksun diyorum, kendimi başka şeylere adapte ediyorum, tamam bu sefer oldu diyorum ama sen yine geliyorsun.

Uyuyamadığım gecelerde seni düşünmekten vazgeçmişken kendini tekrar hatırlatıp, ‘Yok öyle bi dünya’ diyorsun bana. Yapma.

Hayatımı tek başıma yaşamak istemiyorum, yanımda birileri olsun istiyorum ama sen beni oradan gözlerken, hiç istemediğim bir anda ortaya çıkarken başaramıyorum. Sürekli sana takılıyorum.

Yapma.

4 Temmuz 2012 Çarşamba

Mutlu Ol

Tekrar aydınlığa çıkabilmek için karanlığa yazıyorum. O karanlık sayfalar dolarsa belki tekrar üzerine yazabilirim diye.

Belki kendime gelirim ya da belki eski beni bi yerlerden bulurum diye umuyorum.

Belki kendime sürekli aynı şeyleri söylersem gerçeğe çevirebilirim diye düşünüyorum

Bundan sonra sürekli yazıyorum, bundan sonra daha az uyuyup daha çok düşünüyorum.

Düşündükçe kendimi bitiriyorum.

Bittikçe baştan başlama gücünü kendimde bulamıyorum.

Her yeni sona ulaştıktan sonra bir yaş daha büyüyorum. Günler yeni birer yaş olarak geri dönüyor.

19 yaşında 30 oluyorum. 20 yaşında 45. 25 yaşındaysa ölüyorum.

'Neden böyle?' sorusunu kendime her sorduğumda daha dibe doğru sürükleniyorum.

Merhaba.

Yaşamadan nasıl bu hale geldik?


7 Haziran 2012 Perşembe

Üstüme yoktur yüzüme gözüme bulaştırmakta

Mutlu olmak isterken bu kadar yorucu ve bezdirici bi süreçten geçebileceğimi hiç düşünmemiştim. Biraz eğlenceden sonra normale dönüp, sakinlik ararken kendimle bu kadar uzun bir süre için başbaşa kalabileceğim kimin aklına gelirdi.

Yalnızlık kimisine göre güzel, rahatlatıcı ama benim kadar uzun süredir yalnız olanlar için adeta bir buhar kazanı. İçinde kaldığın her bir dakika daha çok haşlanarak öldüğün, çıkmak için çırpınırken harcadığın güçle birlikte eridiğin bir boşluk.

Yalnızlığı tercih edenleri anlamakta güçlük çekerken, kendimi onlardan biri olarak bulmam çok ilginçti. Zaten hep aynısı olmadı mı? Yapmam dediğim, olmaz dediğim her şey başıma geldi.

Uzun zamandır yapmadığım şeyleri tekrar yapmak o kadar korkunç, o kadar ürkütücü geliyor ki şu anda eğer düşüncelerim gerçeğe dönüşürse tekrar ben olamam diye korkuyorum.

Ben sadece;

Mutlu olup, 'Seni seviyorum' demek istediğim insana bunu çekinmeden söylemek istiyorum.
Lityum - Özür dilerim

1 Haziran 2012 Cuma

22 Mayıs 2012 Salı

Mola

Bir şeyleri umarsamayınca daha rahat oluyor insan. Bir kaç güvendiği arkadaşıyla konuşup dertleştiği zaman bütün sorunları uçup gidiyor ya da hafifleyip, rahatsız etmekten vazgeçiyorlar.

Biraz alkol onlarca yılın yaptıramadığı şeyleri yapmana, bağıra çağıra kendini apaçık bir şekilde ifade etmene yetiyor. Dürüst olmak gerekirse birazı pek işe yaramıyor aslında.

Arada yaptığım ufak kaçamakların hayatımı ne kadar çok renklendirdiğini unutmuşum. Şu salak hayatıma verdiğim 26 saatlik ufak bir ara, dünyama yeninden renk gelmesini sağladı.

Gerçek dostlar sizin sessiz çığlıklarınızı duyup, siz daha anlamadan sizi ayağa kaldıranlardır.

Ve ben onların en iyilerine sahibim.

15 Mayıs 2012 Salı

I'm such an idiot

En kötüsü konuşmak istediğimde ya da dışarı çıkıp iki bira içmek istediğim zaman yanımda kimseyi bulamıyor oluşum.

Sadece saçmalamak için bile kimse yokken etrafımda ne halta yarıyorum bilmiyorum bu hayatta. Şimdiye kadar ne yaptım da yanımda şu anda kimse yok ve dizi izleyerek saatlerimi öldürüyorum? Aslında kendime acıyorum.

Hayır, yalnız olduğum için değil, şimdiye kadar hayatımın işe yaramaz oluşundan dolayı acıyorum kendime. Etrafımda kimseyi bırakmayışımdan ya da onların zamanla gitmelerine izin verişimden dolayı acıyorum kendime.

Saçma sapan internet sitelerinden gelen maillere, abuk sabuk etkinlik davetlerine bile 'belki biri bir şey yazmıştır' diye büyük bir hevesle bakarken, nerede hata yaptığımı merak ediyorum.  Bu kadar aciz olmamalıydım.

Belki de yazarken kendime çok yükleniyorum, tam olarak emin değilim ama bunları gerçekten haketmiş miydim ben? Bu kadar boş bir hayatı gerçekten istemiş miydim?

Aslında hepimiz birer aptalız

17 Nisan 2012 Salı

Aslında Tüm Mesele

Hayatımın güzel olduğuna kendimi inandırmaktan bıktım. Aslında değer verebileceğim, tutunup destek alabileceğim hiçbir şey yokken etrafımda, kanatlarım olmadan uçmaya çalışmaktan yoruldum sanırım. Ya da bu o ‘yalnızlık’ triplerinden biri yine. Bu aralar ne kadar çok oluyor farkında mısın?

Tek yaptığım şey sadece yaşamakken, benim istediğim tek şey, adam gibi yaşamaktı. Yanımda ‘seni seviyorum’ diyebileceğim birini aradığım zamanlarda bulabilmekti belki de.

Ben kötü görünmeye çalışan iyi bir adamdım aslında. Yaptığım şeylerden sonra ise iyi görünmeye çalışan kötü bir adam oldum birden. Bazen ‘yeniden başlayayım’ diyorum ama eskileri unutmak zor oluyor. Kim bana böylesini reva gördü bilmiyorum ama inanarak söylediğim bir ‘seni seviyorum’u özlüyorum.

Aslında meseleyi kısaca özetlemek gerekirse; 

Yalnızım mınakoyim

ve artık bunu eskisi kadar çok istemiyorum

20 Mart 2012 Salı

Seni Özlediğim Zamanlar

Kimi hikayeler bitmek için vardır, kimileriyse hiç bitmemek için ama bizimkisi yarım kalmıştı seninle. Ne sonlandırabildik, ne de sonsuzluğa ulaşabildik. Öyle arada kaldı ki, bazen hala sürüyor gibi hissediyorum. Hep bir adım sonra yanındaymışım gibi geliyor. Sanki istesem, hemen telefonun diğer ucunda olacakmışsın gibi.

Bazense aramızda kapanmayacak mesafeler, aşılamayacak dağlar varmış, seni benden zorla koparmışlar sanıyorum. Bitmemiş, başkaları tarafından bitirilmiş, bitmek zorunda bırakılmış gibi.

Oysa ben sadece kendimi kandırıyorum, seni özlediğim zamanlar.

4 Mart 2012 Pazar

İlk Giden

Öldük, ölüyoruz. Bir döngünün içine saplanmış, öldüktükten sonra yaşamaya devam ediyoruz.

Bir şeyleri yanlış yaparak büyüyor, hiçbir işi tamamlamadan ölüyoruz. Sonra soruyorlar 'Nasıl bilirdiniz?' diye. Herkes 'iyi bilirdik' diye dışa vuruyor içindekileri. İçlerindekiler ise bambaşka halbuki. İçlerinden 'Hiçbir işi tam yapmadı ki, nasıl bilelim?' diyorlar belki. Haklılar.

Belki de çoğu ölümümü bekliyordu, 'Artık ayakbağından başka bir şey değil' diyorlardı belki. Yerimden kalkamıyor oluşum benim suçum mu? Bedenime hükmedemiyor oluşum? İçeceğim suyu bile kendim alamaz, yemeğimi kendim yiyemezken, kurduğum birkaç cümle insanları neden bu kadar rahatsız eder ki? Tüm gün yatarken, yanıma gelen insanlarla birkaç kelime etmem ve onlar gittikten sonra kendimle konuşmamın nesi yanlış anlamıyorum.

Ölüyorum. Kurduğum son birkaç cümleyi fazla görmemelisiniz.

Öldüm, geride hiçbir şey bırakmadım belki. Belki bir kaç anı sadece, hatırlayanların 'Ne adamdı be' diyebileceği ama iyi mi kötü mü anlamına geldiği bilinmez bir 'Ne adamdı'

Gidişimden sonra, ardımdan ağlayan olacak mı merak ediyorum. Göz yaşları benim için de dökülecek mi acaba. Ben tüm gün yatarken, bana bağırıp çağıran insanlar gidişimin ardında ağlayacaklar mı? Yoksa 'Sonunda!' mı diyecekler?

Büyükbabamı her zaman uzaktan gördüm, yakından tanımadım. O 'dede-torun' ilişkimiz olmadı hiç. Belki biraz idealist, belki de yarım akıllı biriydi ama hep kendi istediklerini yapmıştı hayatında, insanları incitmiş olsa da.

Kişi her ne yapmış olursa olsun, öldükten sonra gözyaşlarını hak ediyor.

Bugün, ilk defa, ailemden birini kaybettim.

3 Mart 2012 Cumartesi

Ben Kaç Kişiyim?

Her gidenin ardından bişeyler yazarken, yazmak için onların gitmesini ve yalnızlığımı beklerken, tekrardan birilerinin hayatıma girmesini, birilerinin yeniden 'ben' olmasını beklemem ne kadar mantıklıysa, onların beni bırakması da o kadar mantıklıydı.

Hep 'ben' derken, artık 'biz' diyebileceğim, gerçekten sevebileceğim birilerini bekliyor olmam, kendimle çeliştiğim zamanlardan sadece birisi. Halbuki ben kimseyle 'bir' olmak istemezdim. Sanırım büyüdükçe yalnızlığını paylaşmak için birilerini arıyor insan.

Beklemek yapılan en büyük hatalardan biriyken, benim yaptığım tek eylem olması, eylemsizlikten ölüyor oluşum ve beni kimsenin yerimden kaldırmaması, yalnızlığımla konuşur hale gelmiş olmam kendimden başkasının hatası olamaz.

Takılıp düştüğüm ilk engelden sonra, yönümü değiştirip, bambaşka biri oluşum ise sadece onun suçu. Verdiğim kararlar ise sadece benim.

Genellikle insanları kandırıyor, asla söylemeyeceğim şeyleri onlar memnun olsun, yanımdan ayrılmasınlar diye söylüyor oluşum sadece mutsuzluğumu biraz dağıtmak ve birilerinin tebessümünü görebilmek için.

İnsaların arasında gülüyor, eğleniyor görünüşüm ise sadece onların yanında kendimi unutuyor, diğer benliğime bürünüyor oluşumdan.

Aslında hepimiz kendimizden korkup kaçmıyor muyuz? Farklı kişiliklere bürünmüyor muyuz çoğu zaman?

Yoksa senden sadece bir tane olduğunu mu düşünüyordun?

14 Şubat 2012 Salı

Bi Saniye

İnsan iyi özelliklerini kaybedebilirken, kötü özellikleri neden hiç azalmaz? Kazanan iyilerin hep somut varlıklar mı olması gerekli? Ayrıca iyiler, filmlerden başka bir yerde kazanabilirler mi?

Kötü olmak için elimden geleni yaparken, hep bu olayı çok daha iyi kavramış kişilerle karşılaşıyor olmam, onların yanında beni iyi yaparken, her seferinde göğüs kafesimin sıkışmasına sebep oluyor.

İnsan bazen öyle şeyler düşünüyor ki, kendinden korkup kaçabiliyor.

2 Şubat 2012 Perşembe

Dejavu

İstediğimin mutlu olmak olduğuna karar verdiğimde bu kadar zor olabileceğini düşünmemiştim. Neden güzel olan her şey, zor olmak zorunda?

'Yaşadığım şeylerden ders alıp, onları tekrarlamıyorum.' diyorum çoğu zaman ama şu sıralar ya çok büyük bir dejavu yaşıyorum ya da kendimle çelişiyorum.

Neden hiç basit olanı seçmiyorum bilmiyorum. Sonunu bildiğim bir oyunu oynamaya başlamamın nedeni ne olabilir ki? Bunu yapmayı sevdiğim için mi tekrarlıyorum? Hiç sanmıyorum, tekrarlanan hatalardan kişisel hiçbir kazanımım olmazken , insanlara verdiğim zararlar her seferinde artıyor.

Karşımdaki kişiler değişirken, her birinin ne tepki vereceğini merak ediyor olabilir miyim? Ancak insanların acı çekmesini sevmiyorum kesinlikle, aksine onları üzdükçe daha kötü oluyorum ya da böyle düşünerek kendimi teselli mi ediyorum? Bilmiyorum.

Ya ben büyük bir dejavu içerisindeyim ya da hayat gerçekten boktan.

10 Ocak 2012 Salı

Başa Saralım

Bazen çok yoruluyorum. Yalnız olmaktan, olaylarla tek başıma uğraşmaktan, çözümleri kendim aramaktan yoruluyorum artık. Halbuki eskiden istediğim en büyük şeydi bu: 'Ben büyüdüm artık.'

Geçen her bir sene beni büyütürken, 'Seni daha iyi anlıyorum ve sana ihtiyacım var' diyorum. Halbuki artık geri dönmek, her şeyi başa sarmak imkansız. Hiç büyümek istemedim ama hayatımın kendi ellerimde olmasını istedim hep, bana karışmasınlar, hata yapıyorsam bile kendi hatam olsun istedim ama en büyük hatanın bu olabileceğini hiç düşünmemiştim.

'Haklısın' nasıl bu kadar can acıtıcı bir kelime olabiliyor anlayamıyorum. Ve sadece geride bıraktığım 4 ayda onlarca defa kullandım onu. Yaptığım şeylerin yanlış olması değil de, yaptığım yanlışlara hesap sorulması ve benim itiraz edebileceğim tek bir nokta bile olmaması asıl sorun. Bana güvenen insanların güvenlerini boşa çıkartabilecek olmam korkutucu olan.

İçimizdeki çocuğu çürüttük ve büyüdük sandık.