30 Kasım 2011 Çarşamba

İnsanlar Gidiyorlar

İnsanlar gidiyorlar, arkalarına dahi bakmadan, geride kalanı merak etmeden çekip gidiyorlar.

Yaşanılanları saymadan, omuzlarda dökülen yaşların kurumasını beklemeden olabildiğince hızla, en uzağa yol alıyorlar.

Karşı tarafa koşuyorlar. Karşı kıyıdaki için ağladı zamanları unutup, yanında duran adamı silip gidiyorlar. Yüzlerine bile bakmıyorlar sonradan. Sadece yanından ellerinden gelen en hızlı bir biçimde geçiyorlar.

Paylaşılanları elleriyle itiyorlar, konuşulanları siliyorlar, yaşanılanları unutuyorlar.

'O' dahi gelip seninle konuşuyor ama giden geri gelmiyor, her şeyi geride bırakıp, çekip gidiyor.

15 Kasım 2011 Salı

Merhaba karanlık

Yürüyorsun. Neresi olduğunu bilmediğin bir yere doğru yürüyorsun.  Etrafta hiç bir şey yokmuş gibi sadece ileriye bakarak yürüyorsun.

Karşına hiç bir şey çıkmıyor. Çıkanları da elinle itip, yoluna devam ediyorsun. Varacağın yeri bilmediğin, nereye gittiğin hakkında bir fikrin olmadığı halde yürümeye devam ediyorsun. Ufukta hiç bir şey görünmüyor halbuki. Hatta çevren bile değişmiyor. Sanki koşu bandında sonsuz bir süreliğine yürüyorsun gibi.

Bir amaç veriyorlar, onu yapmak istemiyorsun. Ben tek başıma halledebilirim diyorsun sanki etrafında çok insan varmış gibi. Gösterdikleri yere gitmeyi reddettiğin için kendi yolunu seçiyorsun. Düşüyorsun, vuruluyorsun, yakılıyor, yıkılıyorsun.

Sonra bıkıyorsun. Biri olsun yardım etsin diyorsun. Sonra, bu yolu kendin seçtiğini hatırlıyorsun. Yalnız halledebilirim diyerek, peşinden gelenleri geri yolladığını anımsıyorsun.

Anlıyorsun, çok geç olsa da, geri dönme şansın kalmasa da sonunda anlıyorsun .

Bu yalnızlığın kendi eserin olduğunu fark ediyorsun.

Artık elinden daha fazlası gelmediği için ağlıyorsun, saatlerce kendine bağırıyorsun.

Sonunda susup, yalnızlığını kabulleniyorsun.

Merhaba karanlık

13 Kasım 2011 Pazar

Değişmezsek

Sayfa açık kalem elimde. Dakikalardır bakışıyoruz. Ne onlar 'Yeter, başla' diyor, ne de ben ilk kelimeleri yazabiliyorum.

Dönüp dolaşıp kendime bakıyorum. Uzun ve soluksuz. Nasıl bu hale geldim? Kimde bıraktım kelimeleri, kime çaldırdım? Neden boş bütün sayfalarım?

Çok değiştim. O değişimle ilgili olan saçma söze inanmıyorum ama değişiyorum. Belki de hiç durmadan, aynı zamanda hiç istemeden.

Özür diliyorum, af istiyorum sürekli birilerinden, herhangi bir sebepten dolayı. Çok hata yapıyorum artık. Eski ufak, basit yaşantımı özlüyorum. Hani o, derdimin sadece annemin bana almadığı oyuncaklar olduğu zamanları.

Büyüyorum. Arkamda bıraktıklarım artıyor. Gücüm onlarla beraber azalıyor.

Hayat zor bir oyun, değişmezsek kabul görmez miyiz?

3 Kasım 2011 Perşembe

Defter

Çok şey saklı hayatımda. Kendimden bile saklıyorum, kendimi kandırıyorum. İsteklerim fazla, elde ettiklerim 'hiç' ama yazdıklarım... Kendime sakladığım şeyler çok.

Belki her şeye yeniden başlamak istediğim için buralara geldim, yıllanmış eski blogumu bırakıp ya da onları unutup, yenilerini ortaya çıkarmak için.

Defterimde neler var hatırlamıyorum, neler yaşayıp neler yazdım tam olarak anımsayamıyorum. Neden ağladığımı, neden üzüldüğümü bilmiyorum. Hatırlamalı ve kendimi bağışlamalıyım.

Belki o zaman rahatlar, kendime gelirim.